Bugün: 29 Nisan 2024 Pazartesi
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Yazarlar
Print Al
Çemişgezek’in Maneviyatına Katkıda Bulun



Çemişgezek’in Maneviyatına Katkıda Bulunanlar Çemişgezek tarihi bir yerdir. Uzun dönemler bağımsız beylik dönemleri yaşamıştır. Çemişgezek Beyleri Gürcülerle, Kafkas Çeçenleriyle, İran Süryanileriyle savaşmıştır. Harput’ta Artukoğulları Beyliği’ne bura halkının büyük yardımları vardır ve Artukoğulları Beyliği’nin başta gelen bir şubesidir. Saltukoğulları Beyliği burada gelişmiştir. Şerafeddin Bitlisi’nin Şerefnamesi’nde bilgiler vardır ve Elazığ-Tunceli-Erzincan üçgeninde yer alır.
İslamiyetin yayılmasıyla birlikte memleketlerin feth edilmesi ve orada Müslümanlığın kalıcı olması için çok gayretler gösterilmiş, bu işe vesile olmak için de birçok insan emek vermiştir. 1400 yıldan fazla süren gayretler, Çemişgezek için de söz konusudur. Tabiki insanlar bunu; Allahü Tealanın rızasını kazanmak, cennete gitmek ve gelecek nesillerine de İslamiyeti aktarmak için yapmışlardır. Kuşkusuz emeği geçen isimlerin hepsini tek tek saymak mümkün değildir. Ancak mümkün olduğunca kronolojik sırayla ulaşabildiklerimizi, aynı zamanda bir vefa ve teşekkür örneği olarak ve gelecek nesillere aktarmak için ele almak istedik. Bu makale okundukça insanlar kendi dedelerinden, geçmişlerinden isimler hatırlayacaklar, şükranla ve dualarla anıp, bir nebze de olsa bu makaleye katkıda bulunacaklarını umuyoruz. Başlı başına geniş bir muhtevaya sahip olan konu, okunma kolaylığı için mümkün olduğunca özetlenmeye çalışılmıştır. Nasip olursa ileride daha detaylı bir çalışma da yapılabilir…
Çemişgezek’in ilk Müslümanlıkla tanışması muhtemelen; İyaz Bin Ganem, Said bin Zeyd, Muaz bin Cebel, Halid Bin Velid ve oğlu Süleyman (radıyallahu teala anhüm)ün yanına bir gurup sahabeyle birlikte Diyar Bekirin fethinden sonra sözkonusu olmuştur. H: 17 ile 20 (M: 638 - 641). Fetihten sonra İyaz Bin Ganem (Radiyallahü anh) kendi yerine Utbe Bin Ferkad’ı görevlendirerek geri dönmüştür. Çemişgezek’te ise; (Ehme), Kıraçlar Köyü yakınlarında “Sahabe (Hıdıröz) makberi” adıyla anılan bir yerin varlığı, ilçenin o dönem fethiyle ilgili olabileceğini düşündürmektedir.

Bayram Baba Hazretleri;
Ankara’lı Hacı Bayram’ı Veli Hazretleri, aynı zamanda dönemin Hükümdarı Sultan II. Murad Hanın da hocasıdır. Bayramiye adı verilen tarikatı kurarak, hak yoluna hizmet eder. Kayserili Bayram Baba olarak bilinen talebesinin, edebe uygun olmayan bir sözü üzerine Hocası; ‘‘Bire sabırsız, bire derbeder Hasan, (Bayram Babanın asıl ismi) size vereceğim vazifenin bidayeti (başlangıcı) gülünç, nihayeti külünk (kazma). Yatağın (kabrin) bir müddeti mâzide küllük (çöplük), seyahat mahallin mütenevvi (çeşitli), ikametgâhın dünya, evin Çemişgezek’tir.” Der ve talebesi Hasan; Mısır, Bağdat, Şam, Halep, İran, Azerbaycan, Erzurum’u dolaştıktan sonra Çemişgezek’e yerleşir. Tağar Çayının karşısında bahçe yapıp, su çıkarır ve 1463 tarihinde vefat eder. Burada bulunan kabri, 438 sene mezbelelik (bakımsızlık) içinde kalmasından sonra, Osman Bedrettin Erzurumi (İmam Efendi) Hazretlerinin himmet ve kerametiyle yeniden ortaya çıkarılmıştır. Halen ziyaret yeridir.

Pirler Devri;
Elazığ - Palu’lu büyük bir evliya olan Mahmud Samini Hazretlerinden nakille; “Pirler devrinden, Pirzade Kavaklığı namıyla maruf bir mahal mevcuttur ve o devre ait ilkokul yapılırken mezar taşı çıkmıştır. (Not: Bahse konu mezar taşı halen Harput müzesindedir.) Pir İbrahim, Pir Ahmet, Pir Mehmet gibi zevat, maddi manevi ilm-ü fazilet sahipleri olduğu inkâr götürmez bir hakikattir.” “1515 yılı Haziran ayında Pir Hüseyin Bey'in Şah İsmailin gönderdiği Kızılbaş Nur Ali'yi yenilgiye uğratmasıyla da şehir onun denetimine geçmiştir” denmektedir.

Müştak Baba ve oğlu Molla Abdulkâni Hazretleri;
Şeyh Müştak Baba, 1403 yılında Anadolu’ya gelen Horasan velilerindendir. Kendisi ve oğlu Molla Abdulkâni Efendi Anadolunun Türk ve Müslüman yurdu olması için büyük gayretler göstermişlerdir. Çalışmalarından dolayı zamanın padişahı tarafından yerleşmiş oldukları araziler, adına kurulan “Şeyh Müştak Vakfına” tahsis edilmiş ve kurulan köye de adı verilmiştir. (1512-1520) Müştak Hazretleri, oğlu Molla Abdulkâni gerek Akkoyunlu Uzun Hasan’ın bilmeyerek gönderdiği Emir Hüseyin’i ve gerekse Şah İsmail’in Nur Ali Baba namında gönderdiği kişiyi memleket dışı etmeğe muvaffak olmuş ve Yavuz’un teveccühüne mazhar olmuştur. Babasından sonra oğlu görevi sürdürmüştür. Şeyh Müştak Vakfı, sefere çıkan Osmanlı ordularının dinlenme, erzak ve iaşe temini görevini uzun süre devam ettirmiştir. Kabirleri Müştak köyünde halen ziyaret yeridir.

Mehmet Naci Efendi: Harputlu Çemişgezeklizade; Hacı Hafız
Hacı Hafız Mehmet Naci Efendi, ecdadının büyük göçlerde 20-30 hanelik bir toplulukla Çemişgezek’e geldikleri ve burada uzun süre yaşadıkları, ailesine “Tetevüzoğulları” dendiği, kaynaklarda yazılıdır. Tahmini 1796 Çemişgezek doğumludur. Kardeşlerinden birisiyle Harput’a gitmiş, “Çemişgezeklizadeler” lakabı almışlardır. Münevver ve ilim aşıkı bir zat olduğundan Harput âlimleri arasına girmiştir. Hafızlığının yanısıra meşhur bir hattat ve Üstürlapla yön tayin mütehassıslığına da sahip olmuştur. Çocuklarından üçü çeşitli alanlarda meşhur olmuşlardır. Bir oğlu 1836 Harput doğumlu Mustafa Naci Efendi, Muallim ve şairdir. 1866’da Müftü Hacı Ömer Naimi Efendinin, din, çocuk ve ahlak terbiyesiyle ilgili yazdığı “Manzume-i Namia” 46 sayfalık manzum eserini bastırmıştır. Bir diğeri, 1841 Harput doğumlu Abbdurrahim Necip Efendidir. 1848 doğumlu üçüncü oğlu Hafız Nami Mahmut Midhat Efendi 1917’de vefat etmiştir. Ayrıca ikinci hanımının çocukları olan Abdurrahman ve Tahir Efendiler de vardır. Abdurrahman Efendi Muhasebe mümeyyizliğinde görev yapmıştır. Kendisi de 1865 Harput’da vefat etmiştir.

Mustafa Sabri Kastamunî Efendi;
Çemişgezek Mektebi rüştiye muallimi evveli (ilkokul hocası) Mustafa Sabri Efendi Kastamunidir (Kastamonuludur). İsfendiyar oğullarından mensup bir aileye mensupdur. İlmel-meani (islam ilimlerini) bilen, Mevlana Halidî Bağdadi Hazretlerine bağlı, Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerinin mesnevisini ve Şeyh Sadi Şirazi’nin Gülistanını, ana dili kadar okuyup ve şerh eder (yazar). Mükemmel Farisiceye vakıftır. Kendisi bir veliyi muhteremdir (manevi makamlarda yüksek), kuzu çobanı (çocuk yetiştiricisi) olarak da anılır. Dede Nüzhet Bey de muallimi evvel Mustafa Sabri Efendi’nin yetiştirdiği bir şairi muhteremdir.

Hacı Mehmet Tevfik Efendi (Hamidiye Medresesi Müderrisi Harputî) ;
El’aziz vilayetinin yetiştirmiş olduğu âlimlerden biri de Çemişgezek Hamidiye Medresesi Müderrisi Hacı Mehmet Tevfik Harputi Efendidir. Bu zat hocalar yetiştirmiş, hayatının sonuna kadar Çemişgezek’e emeği geçmiştir. İmam Efendi Hazretlerinin büyüklüğünü kabulde çok zorlanmıştır. İmam Efendi Hazretleri ona karşı daima, ilmini övüp olumlu sözler söylemişlerdir. “Bize düşen vazife ilme ve ulemaya hürmettir, sevgidir. Onun ilmi onu bir gün doğruya, hakikate götüreceğine kaniyim” diyerek dua etmişler ve dedikleri çıkmışdır.
Hafız Osman Efendi, müderris Hacı Mehmet Tevfik Efendi’nin yetiştirdiği mollalardandır. Nazmiye kazası müftüsü iken vefat etmiştir. Yine diğer molla, Kale Mahallesi’nden akıllının oğlu Ahmet Efendi İzmit’te Muallim iken bilahare İzmit müftülüğüne getirilmiştir. Bunlar ve emsali kadılar, müftüler, paşalar, valiler, hep Muallimi evvel Mustafa Sabri Efendi’nin dersinden çıkmış, Müderris Hacı Mehmet Tevfik Efendi de tekâmül ederek, etrafa dağıldıklarına arz etmekle, bir kadir-şınaslık yapmış oluruz.

Şeyh Abdulkadir Efendi (Cucikzade);
Mustafa Sabri Efendi’nin çocuk talebesi olarak anılan Cucikzade Şeyh Abdulkadir Efendi biraz meczup (mecnun) gibidir, Mektebi Rüşdiyeye devam eder. Gavsı âzam şeyh Abdulkadir Geylani hazretlerinin tarikine intisab etmiş, geceleri sesli zikir okuyarak, sabah eden bir kişidir. Sabah oldu mu Şeyh Sadi Şirazi’nin Gülistan kitabını bir torbaya kor, boynuna takar 83 yaşında olduğu halde, bir çocuk gibi mektebi Rüşdiyede talebeler arasına karışarak, teneffüslerde çocuklarla çocuk gibi oynar, yaramazlıklar yapar. Çocuklar sırtına binerler körebe oyunlarında daima onun gözleri bağlanır, çocuklarla olmaktan neş’e duyar, aradığını çocuk ruhunda bulmağa gayret eder bir zattır. Kabristanlarda gezer, okur, ağlar, dua eder. Manevi bir muamma olur. Şeyh Kadir Efendi fukara babasıdır, kendisi de fakirdir. O kimsesiz fakirlerin düğünlerini bizzat neşelendirir. Kalkanı kılıncını alıp da meydana çıktığı zaman, bütün seyirciler onun oyunlarına hayran kalırlar. Onun dostu ve hem de büyük hasmı Cancikli İsmail Efendi hocadır.

Osman Bedreddin Erzurumi (İmam Efendi) Hazretleri;
1895’li yıllarda tabur imamı olarak Çemişgezeğe tayin olmuştur. Seyyid Selmân efendinin oğludur. 1274 [m. 1857] de Erzurumda tevellüd, 1340 [m. 1924] de Harputda vefât etdi. 1293 [m. 1875] de Karsda üçüncü tabur imâmı oldu. O yıllarda seyyid Tâhâyı Hakkâri Hazretlerinin oğlu ve halîfesi seyyid Ubeydüllah ile ve mevlânâ Hâlidi Bağdadi Hazretlerinin halîfelerinden Kufrevî şeyh Muhammed ve Gümüşhâneli Ahmed Ziyâeddînin ve Erzincanlı Terzi baba demekle meşhûr Vehbî Hayyâtın talebelerinden hâcı Fehmi efendilerle sohbet eyledi. 1297 [m. 1879] de Palu kasabasında yirmisekizinci alayın üçüncü tabur imâmı iken seyyid Mahmûd-i Sâmi Hazretlerinin talebesi oldu. Onsekiz günde icâzet aldı.
Çemişgezek’e geleceği zaman Mahmûd-i Sâmi Hazretlerinin ona yaptığı nasihati; Hafız, kurban; “Gelelim Çemişgezek halkının ahvaline; dindardırlar, cesurdurlar, mert ve cömerttirler. Yaşta ve başta büyüklerini sever hürmet ederler, fakat bu meziyetlerini hiçe indiren bir halleri vardır; hasutturlar (kıskançtırlar), birbirlerinin maddi manevi yükselmesini istemezler. Gayrimüslimlere yolsuzca hakaretleri, insanlığa ve islamlığa yakışmayan bir tarz-ı harekettir. Islah-ı nefs etmelerine çalışmak ind-i ilahide makbul ve merğupdur (beğenilendir). Bu hizmet, zat-i fadilanelerine muhevveldir (faziletli zâtlarına havale edilmiştir). Vacip teala hazretleri muvaffak bilhayr buyursun (etsin).”
İmam Efendi Hazretleri 15 yıl Çemişgezek’te görevli kalıp; çok talebe yetiştirerek oranın manevi dünyasına çok katkıda bulınmuştur. 1325 [m. 1907] de emekli olunca, Harput’da birçok zevâtı sülûk ile bir kısmını da yalnız sohbet ile cehâletden kurtardı. “İkiyüzbine yakın teşnedilân, çeşme-i feyzinden sîrâb olmuşdur” (ikiyüzbine yakın sevenini, manevi feyzlere kavuşturmuştur). 1327 [m. 1908] de Hicâz seferinde, Şâm, Mekke ve Medîne âlimlerinin ta’zîm ve tekrîmlerine mazhar olmuşdur. (Gülzâr-ı Sâminî) adındaki mektûbâtı ve (Gülbün-i irşâd) ve (Mecâlis-i sâminiyye) adında kasîdeleri vardır. Beyâz fes üzerine beyâz sarık sarardı. Oğulları Nûreddîn ve Ziyâeddîn Uz birer cevher idi. Mehmet Uz adında bir torunu da vardır.
İmam Efendi Hazretlerinin Çemişgezek’le ilgili dört mektubu bilinmekte üç adedi Nüzhet Dedeye, ( 1.ciltte 10. Mektup s.114, 47. Mektup s. 318, 2.ciltte 183. Mektup s. 344 ); biri de Çemişgezek müderrislerine (2. cilt 184. Mektup s. 348 ) yazılmış. (Biri nasihat ve diğer ikisi de taziye mektuplarına cevaptır.)
İmam Efendi hazretlerinin, Çemişgezek’ten ayrılırken buranın halkına tavsiyeleri bulunmaktadır. ‘‘Biz bugün sizlerden ayrılıyoruz. Bizde hukuki alacaklarınız var. Helal ediniz. Sizlere bilhassa yurdunuza üç masumu-pak (Selman, Sadeddin ve Kadriye isimli küçük yaşta vefat eden üç evladını ifade ediyorlar) terk ederek gidiyorum.’’ ‘‘Allah sizlerden râzı olsun; sizlerden beklediğim ve bekleyeceklerim; Tevhide müdavemet (birliğe devam), çok salevat (getirmeniz), halka şefkat (göstermeniz), âfâk ve enfüse (dış dünya-madde âlemi ve insanın iç dünyası-ruh âlemine) nazari ibret (ile bakmak). Daima cennet (e götürecek iyi işleri yapmak), dünyayı atmamak (bırakmamak), ahireti unutmamak, başınıza gelecek hükümet kim olursa olsun Kevanin (kanunlara), nizamâtı, evamire (düzenlemelere, emredilenlere) mutlak itaat etmekten ibarettir.’’ ‘‘Hûda (Cenab-ı Hak) Hafız’’ demiş ve ayrılmışlardır.” Osman-ı Bedreddin Hazretlerinin Çemişgezek’e bıraktıkları üç masumu pak dedikleri küçükken vefat eden çocuklarının kabirleri, İmam Efendi Hazretlerinin talebelerinden Rıza Efendinin Kışladan yukarı “Paşacık - Tatar yol ayrımı” üzerindeki tarlada tekrar bulunmuştur. Çemişgezek’lilere yaptığı dua ve onlardan beklentileri de bu makale vesileyle tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Ümidimiz, Çemişgezek’lilerin ve kendini Çemişgezek’li olarak hissedenlerin bu nasihatlarını yerine getirip duaları hak etmeleri ve bu büyüklerin şefaatlerinden istifade etmeleridir.

Hacı Ömer Efendi (Tepebaşılı Göze Oğullarından);
Hafız Osman Bedreddin Erzurumi (İmam Efendi) hazretlerinin halifelerinden Çemişgezek’in Tepebaşı mahallesinden Göze Oğullarından aslında bir tüccardır. Onun için Samini Hazretleri; ‘‘Hacı Ömer Efendi ‘‘El kâsibü Habibullah’’ Cenab-ı Hakk'ın (Celle celaluh) ma'rifetini ve rızâsını kazanan onun habibidir, sevgili kuludur. (Hadis-i Şerif meâli) sırrına mazhar olmuş bir zattır.” O alışverişinde hile ve hurda bilmeyen eksik tartıp noksan ölçenlerden olmayıp bir şeyhül esnaftır.’’ İmam Efendi Hazretleri de; ‘Hacı Ömer Efendi Çemişgezek’te bir hancı babadır, fisebilillah (Allah rızası) için bizim de yerimiz olmadığından, bize gelen misafirlerimizi götürürler yardımcımız olurlar.’’ Hacı Ömer Efendi; yaz ve kış sağ elinde yün örgülü eldiven giyer, bunun sebebi, Hızır Aleyhisselam ile görüştüğü için, o eline eldiven giydiğini ifade etmiştir. Bayramlarda memleketin bütün çocukları elini öpmeye koştuğunda, fakir çocuklarına (o günkü parayla) yirmişer para, diğerlerine onar para olarak verdiği kayıtlara geçmiştir. Kabri Yelmaniye Camiinin yakınındadır.

Hoca Hasan Efendi (Sığnek - Erkalkan Köyünden),
Hacı Ömer Efendi’den sonra İmam Efendi hazretlerinin ikinci derecede halifesidir. Heybetli, iri yapılı ve uzun boyludur. Ayda bir iki kere İmam Efendi hazretlerine misafir olur. Bu zat bulunduğu zaman sohbet odası hıncahınç dolu olur, Hoca Hasan Efendi ortaya tasavvufi veya ilmi bir zemin ortaya koyar ve ilim hazinelerinin kapılarını ardına kadar açar, dinleyenleri memnun ve hissedar kılar. İmam Efendi Hazretleri, Tekye Mahallesinde Bayram Babanın kabrinin bulunması sırasında, Sığnekli Hoca Hasan Efendi’ye, ‘‘Hasan Efendi bilir misin bizde (Saminilerde) seyahat çilesi yoktur,’’ dediği nakledilir. Vefatından sonra oğlu Bahaddin Efendi Hocalık yapmıştır.

Hoca Bahattin Efendi (Sığnek - Erkalkan Köyünden)
(Hoca Hasan Efendinin Oğlu)

Bahaddin Efendi; Hoca Hasan Efendinin Oğlu, Sığnek (Erkalkan) Köyünden nûranî sakallı, orta boylu bir zattır. Zaman zaman Çemişgezek’e gelir, arkadaşı Sağvenli Fahri Özen’de kalır, İmam Efendi Hazretleriyle ilgili sohbet ederler. Abdesten sonra, “Allahümmec’alnî minettevvâbîne vec’alnî minel-mütetahhirîne vec’alnî min ibâdikes-sâlihîne vec’alnî minellezîne lâ havfün aleyhim velâ hüm yahzenûn” duasını okur ve çocuklara da öğretirdi.
Sağvenli Fahri Özen’in küçük kızı sobayı yakarken ablalarının hayırlı evlilikler yapmaları için kalbinden (içinden) keşke bir dua etse diye aklından geçirdiğinde; hemen cevap olarak dünyanın geçici ve fani olduğunu, asıl önemli olan yerin ahiret olduğunu ifade ederek, “Müminler birbirimizin ahireti için dua edelim inşaallah” demiştir.

Recep Ağa;
İmam Efendi Hazretlerinin hizmet eden Recep Ağa, askerliğini tamamladıktan sonra hocasından ayrılmamış, onun yanında çalışmağı kendine bir nimet bilerek, maneviyat uğrunda gayret etmiştir. Bir gün keramet gösteren bir zata karşı, kendisi de bir keramet göstermesi üzerine Recep Ağa’nın tahsilini sual eden kişiye; ‘‘Hocam, efendim bendeniz mektep ve medrese görmedim. Ümmi ve âciz bir miskinim (kimseyim), yalnız şunu bilmeniz lazımdır ki İmam Efendi Hazretlerinin Nur âlâ Nur olan cemaline bakmak, ona hizmet etmek bir mektebi irfandan daha feyizli ve daha kudretlidir ”der. Hadise İmam Efendi Hazretlerine arz edildiğinde ‘‘Kerameti mütekabile’’ (karşılığı) demekle iktifa buyurmuşlardır.

Sofi Hüseyin Efendi (Mescit Mahalleli Hacı Mevlüt Efendizade);
Uzun boylu, baştan tırnağa kadar beyaz ve çok temiz elbise giyen, pamuk gibi beyaz sakallı bir zattır. Ona mescit mahallesinden Hacı Mevlüt Efendi zade Sofi Hüseyin Efendi derler, bilgili bir zattır. İmam Efendi Hazretleri bir sohbetinde bir soruya karşılık; ‘‘Bu sualinizin cevabını aramızda bulunan Sofi Hüseyin Efendi versin. Çünkü o da araştırmayı sevenlerdendir” diyerek sözü ona vermişler, o da geniş açıklamalarda bulunmuştur.

Partın Dursun Efendi,
İmam Efendi zamanında yaşamış, Samini Hazretlerinin Çemişgezek’te bir meczup fakir olarak tanımladığı Tepebaşı Mahallesi’nde Hacı İsmail oğlu Ahmet Efendi’nin teçhiz ve tekfinin (cenaze işlemlerinin) İmam Efendi Hazretleri tarafından yaptırıldığı bilgisini vermiş, kayıtlara geçmesini sağlamıştır.

İsmail Vasfi Efendi (Tahrirat Kâtibi - Resmi Yazı İşleri Görevlisi);
İlçenin resmi yazı işleri görevlisi olduğu anlaşılmaktadır. İmam Efendi Hazretlerinin Çemişgezek’teki son sohbetini yazmıştır. Yazdıklarını 1950 tarihinde Etem Ruhi Başaran’a, bir suretini vererek kayıtlara geçmesini sağlamışdır. “Bir sohbetlerinde İmam Efendi Hazretlerinden Şeyhülekber Muhyiddin-i Ârabi hazretlerinin hususiyetini anlatmalarını talep etmiş, onlarda uzun olarak anlatmışlar, İsmail efendide bunları yazmıştır. Bu sohbet esnasında bir aralık, İmam Efendi hazretleri tahrirat kâtibi İsmail Vasfi Efendi’nin bir işle meşgul olduğunu görürler. Sual buyururlar; ‘‘İsmail Efendi kurban; O nedir yazarsın?’’ İsmail Efendi, İmam Efendi hazretlerine hitaben; ‘‘Efendimiz; seleften halefe ve haleften selefe malumât, bizden sonrakilere Muhyiddin-i Arabi hazretlerini tanıtmak maksadı âcizane budur ki; Efendi’mizin lisani şeriflerinden çıkan hikmeti-âmiz vasıfları not ediyorum, demesi üzerine Efendi’miz hazretleri emir buyururlar; “Güzel bir hizmet, yerinde bir fikir. Fakat bu emeğinizin hedefine varabilmesi için yazdığınızı gençlere tevdi etmekle (ulaştırmakla) bir kimsenin abdest üstüne abdest (alması), nasıl ki ‘‘Nurün âlâ nurdur’’ bu mesai de aynıdır. Yeter ki o kâğıt bir ele tevdi edilebilsin (ulaştırılsın)” buyurmuşlardır.

Hafız Mevlüt Efendi (Hacı Sadiyezade);
Müderris Hacı Mehmet Tevfik Efendi’nin yetiştirdiği mollalardandır. Hacı Sadiyezade Hafız Mevlüt Efendi, Bursa vilayeti müftülüğünde rahmeti rahmana kavuşmuştur. (Bursa Müftülüğüyla yapılan bir yazışmada, ellerinde böyle bir bilgi olmadığı ifade edilmiştir. MSY)

Şeyh Tevfik Ağa;
Kale Mahallesi’nde yaşayan Şeyh Tevfik Ağa Süleymaniye Camii-şerifinde itikâfa girer (ibadet etmek için gece de camide kalmak). İtikâfta yemeği komşular tarafından verilmektedir. Ramazanı-şerifin 27‘inci gecesinde, sıra unutulmuş, iki gün su ile iftar eder, su ile oruca niyet eder. Üçüncü gecenin sahurunu su ile yapmağa tahammül edemez. ‘‘Yeter Allah’ım, bundan fazla açlığa kulun Tevfik’in tahammülü yoktur. Komşulara insaf lütfediniz, aciz kulunu unuttular, hatırlasınlar’’ diye duada bulunur. Bu duaya İmam Efendi Hazretleri icabet eder. Yemek götürürken nereye gittiğini soran Hacı Müderris Mehmet Tevfik Efendiye; ‘‘Kale Mahallesi’nde Süleymaniye camii-şerifinde itikâfta bulunan bizim Şeyh Tevfik Ağa’nın komşuları ona yemek göndermemişler de üç günden beri aç kaldığını haber göndermiş, ona yemek götürüyorum” diye buyurur. Daha sonra Hacı Müderris Mehmet Tevfik Efendi camide Şeyh Tevfik’i bulur ve sual eder; ‘‘İmam Efendi hazretlerine üç günden beri ne olduğunuzu kimle haber gönderdin?’’ Cevaben; ‘‘Hacı Efendi, ben kimse ile haber göndermedim. Cenab-ı Hakka niyazda bulundum. Bu geceki rızkımı rezzaki âlemden talep ettim. Demek oluyor ki, bizim bu günkü rızkımız İmam Efendi hazretlerinin tenceresinde imiş, bizzat kendileri getirdiler’’ diye söylerler.

Dede Nüzhet Efendi (Birinci dönem Ergani milletvekili)
Dede Nüzhet Bey Çemişgezek’in Mescit mahallesinden Saraçzade Hakkı Bey’in oğludur. Şairdir, âşıktır, saçı sakalı karmakarışıktır. Nüktedanlığı meşhurdur, keskin bir zekâya, çok kuvvetli bir hafızaya, yenilikçi görüşlere sahiptir. Dede Nüzhet Bey muallim Mustafa Sabri Efendi’nin yetiştirdiği bir şairdir. Birinci dönem Ergani milletvekilliği yapmıştır. Mazannayi kiramdandır (ermişlerdendir.) Dede Nüzhet Bey, İmam Efendi hazretlerine hulus-i kalple bağlıdır. Evini paylaşarak; 15 yıl bir çatı altında beraber oturan, birbirlerinin iç hakikatlarına ve dış âlemlerine vakıf olmakla beraber, İmam Efendi hazretlerinin itimadını kazanmış, mübarek bakışlarına mazhar olmuş bir zattır.
Ergani mebusu olduğu zaman, İmam Efendi hazretlerinin fikrini almadan gitmemiştir. Gittiği yerde, siyaset âleminde de kendini tanıtmış, Ankara’da onu tanımayan kalmamıştır. Dede Bey, nahiye müdürlüklerinde, Ovacık Kaymakamlığı’nda bulunduğu gibi, kendini her yerde sevdirmiş ve saydırmıştır. Onun valilerle mutasarrıflarla arası düzgün ve samimidir. Amiri, memuru onu severler.
Dede Bey, Çemişgezek’in Vaskuvan nahiyesi müdürü bulunduğu zaman, kuraklığa karşı halkın yanında olmuş, erzak saklayan arazi sahipleriyle mücadele etmiş, başka yere yağmasına rağmen bu kişilerin tarlalarına yağmur yağmaması, onun kerameti olarak nitelendirilmişitir. Yağmur yağmasıyla birlikte Dede Nüzhet Bey de ağlamış, Dede Bey’in bu ağlamasını İmam Efendi hazretlerine arz ettiklerinde, şöyle buyurmuşlar; ‘‘İnsanlığını bilen bir kimsenin gözyaşı hem yağmur yağdırır ve hem de ateş söndürür ve ilave buyurur; Nüzhet Efendi’yi hor görmeyelim. O her telden çalar, fakat tellerden çıkan sedanın ne olduğunu sezer, bu da bambaşka bir âlimdir. Yılan da eğri büğrü yürür, lakin yuvaya girerken düzelerek süzülür. Biz ne kadar zühdü takva libasına bürünmüş olsak, haşa Cenab-ı Hakkı aldatamayız. O her şeyi bilir görür, herkesin kalbini bilir. Dede Nüzhet’i gören seni de görücüdür beni de görücüdür. Dede kahvehanede gezer, fakat nefreti sezer. İbretle gezer, Dede’nin kalbini kırmayalım”, dediklerinde Dede Nüzhet Beğ’i kaleme sarılıp şiirler yazmıştır.

Şeyh Ali ve Oğlu Kadı Ahmet Zühtü Efendi;
Çemişgezek ahalisinden kadiri şeyhi Ali Efendi, oğlu Kadı Ahmet Zühtü Efendi Harput’a gelerek, eğitim almıştır. 1919 tarihinde Çemişgezek’in Şer’iye Mahkemesi Başkâtipliğinde bulunmuş, oradan emekliye ayrılmıştır. 1933 yılında vefatından sonra Elazığ ile Iğki arasındaki kabristana defnolunmuştur.

Muallim Rıza Efendi;
Muallim (öğretmen) Ali Rıza efendi aslen Tunceli’nin Ovacık ilçesindendir. Hafız Osman Bedreddin Efendi ile yakın dostluğu bulunan Nüzhet Dede (Nüzhet Saracoğlu) Ovacık ilçesinde kaymakam vekili iken, orada Munzur ağa ile yakın görüşür ve onlara kivre olur. Küçük oğulları Ali Rıza’nın okuma yazma merakı dikkatini çeker. O zamanlarda Ovacık’ta okul yoktur. İlçeden ayrılırken babasına, “bu çocuğu bana ver, Çemişgezek’e götüreyim orada okutayım”der. Babasının rızası üzerine onu alıp getirir ve Rüştiye mektebine kaydeder. O yıllarda Hafız Osman Bedreddin Efendi de orada tabur imamıdır, çarşıya gidip gelirken onunla tanışırlar. Oğlu Bahaddin ile arkadaş olur ve babasına hizmet etmeğe başlar. Kendi ısrarı üzerine bu hocadan genç yaşta ders alır. Orada Rüşdiyeyi bitirir, Elazığ’a gelerek yatılı olarak Sultanî mektebine başlar. O yıllarda İmam Efendi de emekli olarak gelip Harput’a yerleşmiştir. Kendisine veli olmasını ister. Okulda çalışkan ve terbiyeli olduğu için hocaları tarafından çok sevilir.
Okulu bitirdikten sonra Çemişgezek’e gelir yerleşir ve burada 35 sene öğret-menlik yapar. Talebelere, halka her fırsatta dinden imandan bahseder. Bu durum düşük sicil verilmesine ve mesleğinde yükselmesine mani olur ama bunu önemsemez. Rıza efendinin hanımı olan Azize Hanım, Nüzhet dedenin kızıdır. Bu evlilikten iki oğlu üç kızı olmuştur. Büyük kızı Münciye Hanım ile oğulları Rauf ve Nurettin Beylerdir. Ortanca kızı Kadriye Hanım İmam efendinin oğlu Nurettin efendiyle evlenmiştir. Küçük kızı Hatime Hanım ise yine İmam efendinin küçük oğlu Ziyaeddin Uz beyle evli idi.
Ali Rıza Efendi, yaşlandığı halde bile yakışıklı, sağlıklı ve atletik vücudu ile görenlerin dikkatini çekerdi. Hafızası çok kuvvetliydi. Okuduğu birçok şiiri ezbere bilirdi. Arapçaya, tecvide ve Arap gramerini çok iyi vakıftır. Kendisi hoşsohbet, cömert, yedirmeği, içirmeyi seven, kalender bir kimsedir. 1969’li yılında, 85 yaşlarında iken vefat etmiştir. Muallim Rıza Efendinin kabri Harput’da İmam Efendi Hazretlerinin Türbesinin alt tarafındadır.

Hoca Mesut Efendi (Orta Cami İmamı);
Hoca Mesut Efendi orta cami imamıdır. Yine sonradan aynı Caminin İmamı olan Hoca Rıza Efendinin de babasıdır. İmam Efendi hazretleri, Mescit Mahallesi’nde Dede Nüzhet Efendi’nin evinde ikamet ederlerken, Hoca Mesut Efendi’nın, kapısı dışarı açılan bir odasını onun sohbetlerine tahsis etmiştir. Bir gece Müderris Hacı Mehmet Tevfik Efendi; biraz önce başka bir yere giderken gördüğü İmam Efendi Hazretlerini, Sofi Hüseyin Efendi’yle birlikte odada otururken görür. Velilerin tayyi-mekân sahibi olduklarına katiyetle inanır.

Hoca Rıza Efendi; (Hoca Mesut Efendinin Oğlu)
1960’lı yıllarada çok kimseye Kuran-ı kerimi öğretmiş olan, Hoca Rıza Efendi din bilgilerini ve Ehlisünnet itikadını da pek çok kimseye anlatmıştır. Hoca Rıza Efendinin çocukları; Ahmet, Bedrettin ve Nevzat Altan’dır. Nevzat Altan Çemişgezek’te Belediye başkanlığı yapmıştır.

Ethem Ruhi Başaran,
İmam Efendi Hazretlerinin döneminde genç olan kimselerdendir. Osman-ı Bedreddin Hazretlerinin hayatını biyografi (hatırat defteri) olarak ilk kaleme alan zattır. Tepebaşı Mahallesi’nde “Kara Naip zade”ler olarak anılır. Ailesiyle on yaşında iken İmam Efendi hazretlerine Çemişgezek’de komşu olarak bulunmuştur, Osman-ı Bedreddin Hazretlerini çok sevmesi sebebiyle özel iltifat görmüştür. Hatırat bilgilerini; Rumeli, Kafkas, İran, Azerbaycan bilhassa Erzurum Hasankale, Bevelkasım köyünden Tahir Hocalar, ‘Hasankale’nin’ Hupik köyü ve Palu köylerinden elde ettiğini ifade eder. Eğitimini Çemişgezek’te almış ve orada görev de yapmıştır. 1. Dünya savaşı yıllarından önce astsubay olarak, 1911-12 yıllarında Balkan Savaşına katılmış, daha sonra da Kafkasya taraflarında bulunmuştur. Kafkasya tarafında olduğu sırada birliği; bir kış Tebriz’de bulunmuş, o da zamanını Kütüphanede çalışarak geçirmiştir. Yaptığı çalışmalar sırasında; Vanlı, bir sipahi vakanüvisin yazdığı 4. Murat destanı içinde 100 sayfa civarında Bağdat fatihi Genç Osman isimli kahraman ve ailesinin Çemişgezekli olduğuna dair bir çalışma da kaleme almıştır. Memleketine döndüğünde Çasancak (Peri, yeni adı Akpazar-Mazgirt) tapu müdürlüğü ve kaymakamlık yapmıştır. Daha sonraları Samsun-Vezirköprü, Amasya-Merzifon taraflarında bulunmuş, burada bulunduğu zamanlarda da bazı hatıralarını kaydetmiştir. Emekliliğinde ve vefatından önce, Ankara’da bulunmuştur. Bu makalenin birçok yerinde onun üslübuna dokunulmayarak, o dönemin Türkçesiyle nakledilmiştir.

Cemil Uytun;
Eğitimci, Sağvenli Mustafa Uytun’un babasıdır. İmam Efendi Hazretlerinin sohbetleri arasında dinlenecekleri zaman, Fahri Özen ile birlikte ilahiler okurlar. İmam Efendi Hazretleri “haydi Çemişgezek Bülbülleri başlasın” diyerek sözü onlara verir, onlarda ilahiler okurlarmış.

Molla Mustafa Efendi;
Sağvenlidir, duvarcı Mehmet Ustanın oğludur. Duvarcı Mehmet Usta; Okur-yazarlığı bulunup, varidat (gelir) memurunun yanında çalışmış, oğluna medrese eğitimi aldırmıştır. Molla Mustafa Efendi Kuranı Kerim ve dini eğitim vermek için gittiği Pedere Köyünde (Bayır köy) Zeynep Hanım ile evlenmiş, Çemişgezek’te terzilik de yapmış, 1908’de vefat etmiştir. Çocukları olan Ahmet ve Fahri Efendileri, Kuran-ı Kerim okuma ve öğretme konusunda iyi yetiştirmiştir.

Ahmet Mazhar Özen (Sağvenli Molla Mustafa oğlu);
Marangoz ustası, bağ-bahçe, ziraat konusunda uzmanlığı bulunmaktadır. İmam Efendi Hazretlerinin talebelerinden; çocuklarından birine Osman Bedreddin ismini vermiştir. Ayrıca Kuran-ı Kerim okumaya çok önem vermiş, hatta vefatından önce çiftliğinde 10 adet hatmi şerif okuyup, elma dalına astığı esprisini yaparak, vefatından sonrada kendisi için bağışlanmasını vasiyet etmiştir.

Hacı Fahri Özen (Sağvenli Molla Mustafa oğlu);
İmam Efendi Hazretlerinin müritlerinden (talebelerinden), hocasının sohbetleri arasında ilahiler okuduğundan “Çemişgezek Bülbülleri”nden olarak anılır. Hocasına olan muhabbetinden dolayı onun kızının ismini, ilk çocuğuna “Nuriye” olarak verir. Ayrıca küçük kızı olan Leyla hanımı, İmam Efendi Hazretlerinin (torunu) kızı Nuriye hanımın oğlu Avukat Bahaddin Danış’la evlendirmiştir. Fahri Özen’in eşi Fatıma Hanımın da İmam Efendi Hazretlerinin talebesi olduğuna dair “Hemşirem Fatma Hanım” diye başlayan yazılı icazeti mevcuttur.

Merdan Hoca
Merdan Hoca sonradan Ehli Sünnet Müslüman olmuştur. Abadulfettah (Mescid) camisi imamlığını yapmıştır. Ahmet ve Fahri Özen kardeşler, Kuran-ı Kerim Kraatı konusunda kendisine destek olmuşlardır. Ehli Sünnet olduktan sonra oruç tutarken, henüz müslüman olduğunu bilmeyen annesi; eski adetlerine göre “çabuk güneş batmadan orucunu aç ki onlara benzemeyesin” dediği anlatılmaktadır. Çok kimseye kuranı Kerim öğretmiştir.

Yakup Efendi
İstanbul’da Müslüman olmuş, aile ve çevre baskısından kurtulmak için İstanbul’dan ayrılarak önce Ağın veya Arapgir’e gelmiş daha sonra Çemişgezek’e sığınmıştır. Tahmini 1910 – 1935 yılları arası Çemişgezek’te yaşamıştır. Kendi yaşadığı zorlukları kastederek “sizler dini kolay bulmuşsunuz” der, Müslümanların islâm dininin yeterince kıymetinin bilinmediğini kastedermiş.
Yukarıda özellikle İmam Efendi Hazretlerinin öncesi ve onun döneminde yaşayan, ulaşabildiğimiz bir kısım isimleri özet olarak ele aldık. Eminiz, İslamiyete hizmeti geçen ele alamadığımız birçok kişi vardır. Bunların yanısıra İslamiyetin yayılmasına ve kalıcı olarak yeni nesillere devredilmesinde, “ermiş” olarakda sayılabilecek hanımlar da vardır, Şüphesiz ki İslamiyete gönül vermek, cihat ve emri mağruf olarak yaymaya çalışmak her Müslümanın görevidir, bu isimler kendilerine görev edinip daha çok çaba gösteren kişilerdir. Şimdilik tesbit edip kaleme alabildiklerimizi yazdık. İnşallah okuyucuların da katkılarıyla daha da geliştirmeyi umuyoruz. İnşallah islamiyetin yayılması ve unutulmaması konusunda emeği geçenlerin mekânları cennet olup, bizlerede şefaatçi olurlar.

Yararlanılan Kaynaklar;
Birinci Dönem Mebusu "Şark'ın Diyojeni" Ahmet Nüzhet Saraçoğlu, Şahin Yedek, Manas Yayıncılık, Elazığ, 2019,
ÇEMİŞGEZEK’TEN ESİNTİLER, Kaan Gökalp, Kültür Yayınları, Elazığ, 2014
EVLİYÂLAR ANSİKLOPEDİSİ; İhlas Holding Gazetecilik A.Ş., Çatalçeşme Sokak, Cağaloğlu-İSTANBUL, 1992
HARPUT Âlim Müellif ve Mutasavvıfları, Süleyman Yapıcı, Elazığ 2013.
HARPUT KÜLTÜRÜNDE DİN ÂLİMLERİ, Günerkan Aydoğmuş, Manas Yayıncılık, 2. Baskı, Elazığ, 2009,
HARPUT YOLLARINDA, İshak Sunguroğlu, İşaret Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2013
İSLÂM AHLÂKI; Hakîkat Kitâbevi Yayınları, No: 4, Alî bin Emrullah - Muhammed Hâdimî Hâzırlayan Hüseyn Hilmi Işık, Yüzellisekizinci Baskı, Şubat 2022.
OSMAN-I BEDREDDİN HAZRETLERİNİN TERCÜMEYİ HAL KİTABI; Yazan Etem Ruhi Başaran, Latinize Eden, Fahri Özen, basılmamış hatırat.
ŞEYH OSMAN BEDREDDİN ERZURUM-İ (İMAM EFENDİ) HAZRETLERİ; Bünyami Erdem, Elazığ, 2012,
ŞEREFNAME, Mir Şerefhan Bitlisi, Van, 2. Baskı Aralık 2019
TAM İLMİHÂL SE’ÂDET-İ EBEDİYYE Hakîkat Kitâbevi Yayını Hâzırlayan Hüseyn Hilmi Işık “Rahmetullahi aleyh” yüz kırkaltıncı baskı, Ocak-2022


Mustafa Salih Yazıcı ile iletişim kurmak için e-mail adresi: msyazici@hotmail.com
Yazarın Diğer Yazıları
Değişen Nitelikli İnsan Özellikleri, Eğitimde Bekl
Filistin, Kudüs’ün Önemi ve Geleceği
Değişen Nitelikli İnsan ve Toplum Beklentileri
Tatil Sonrası İşe Adapte Olmak
Tatilinizi, Geleceğiniz İçin Fırsata Çevirmek
Güvenilir Yerli ve Milli Kaynaklar
EYT'liler Emekliliğinizi Fırsata Çevirin
Liderlik ve Liderlik Çeşitleri Üzerine
Liderlik Üzerine,
Dünyadan bir "Paşa" geçti…
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.